bugün

entry'ler (216)

iyi anne olmakla başörtüsü arasındaki ilişki

olmayan ilişkidir.

bugün başörtüsünü kadınlar sadece dini bi emir olduğu için takmazlar. geleneğidir göreneğidir başka bişeydir herneyse.
farzediyoruz ki hepsi dindarlıktan örttü başını. bunun evlat yetiştirme tarzıyla ne gibi bi ilgisi olabilir.

başı açık anne de yavrusunun başını şefkatle okşa, kapalı olan da.
başı açık anne de yavrusunu binbir sıkıntıdan koruma içgüdüsündedir, kapalı olan da.
başı açık anne de yavrusunu gözünden sakınır el üstünde tutar, kapalı olan da.
başı açık anne de yavrusuna ahlak eğitimi verebilir, kapalı olan da.
başı açık anne de yavrusuna titizlenir, kapalı olan da.

annelik içsel bi duygudur. hani beyindedir diycem, üstündeki saçla örtüyle değil ama o da değil. olay kalpte bitiyo.

ki Allahu teala "cennet annelerin ayakları altındadır" buyurmuştur. Başörtülü anneler değil yalnız..

aşık olunan insanla evlenmek

iyi bişeydir, hoş bişeydir, lakin kendi içinde bir mantık da barındırabilmelidir.
kavga dövüş ihtiras dolu aşklar da var dünyada. lakin kısa süre sonra bu ihtiras hali eşler arası saygısızlığa dönüştüğünde sonuç hepimizin de bildiği yere doğru yollanıyor. istisnaları tenzih ederim.

bekaretle ilgili başlıklardan gına gelmesi

türbanla ilgili başlıklardan gına gelmesi gibidir. olay da hep karı kız etrafında dönüyor. ilginç.

allah in kendisine inanmayan bir insan yaratmasi

allah herkesi müslüman olarak dünyaya getirir, kimseyi kendisine inanmıyor olarak yaratmaz. kimi müslüman ailede büyür kimi gayri müslim, kimi ateist. gayri müslim ve ya ateist kesime de hayatı boyunca doğruyu görebilmesi için fırsatlar çıkarır. akıl, mantık, fikir, irade denen şeyler vardır insanlarda ve bunları doğru şekilde kullanırsa doğru yolu da bulur. yok kullanamazsa da kendi bileceği iştir, her koyun kendi bacağından asılır.

çok mutsuz olmasına rağmen gülebilen insan

kendisi zaten mutsuzken, hiç olmazsa gülümsemesiyle bir başkasını mutlu edebilmeyi uman insandır. kendini düşünmez başkası için yapar bunu. taktir edilesidir.

iki erkeğe benim için dövüşün diyen kız

talebinden sonra iki erkeğin güçlerini birleştirerek kendisini dövebileceğini hesap edemeyen kız.
iyi olan kazansın mıdır yani nedir olay arkadaşım?

pazar sabahi sekizde kalkan psikopat baba

evdekileri de uyandırmıyosa sorun teşkil etmeyecek babadır. hışırdatmadan gazete okusundur. hatte gürültü yapmamak kaydıyla kahvaltı bile hazırlayabilir.* ama çıt yok bak, lütfen baba.

here without you

yüksek sesle söylenesi arşivlerden çıkmayasıca 3 doors down şarkısı.

otobüste yer verildiğinde oturmayan teyze

kendisini "sen bana yaşlı mı demeye çalışıyosun?" triplerine bağlayan kompleksli teyzemiz.

pazar günü çalışmak

sadece iş anlamında değilse çalışmak, pazartesi sınavı olan kişinin yapacağı gına getirici eylem. millet çıkar dışarı gezer tozar sen hapsolursun evin içine, eve de değil odana hatta. bi de çalışamayınca oturur sözlük başında vakit harcarsın böyle. sonra ne olur bunun adı? pazar günü çalışamamak olur. buyur burdan yak.

biz ve öteki kavramı

toplumu gruplara bölmenin, daha sonrasında o grupları birbirine düşman etmenin ilk adımı. önceleri sadece ben- sen iken sonrada "sen" iyice uzaklaştırıldı ve öteki oldu. ben ile sen arkadaşlarken, "öteki" ben'in düşmanı oldu, öyle gösterildi. tekrar ben-sen olunabilse keşke, biz olsa. güzel olurdu.

türbanlı olup bacakları gösteren etek giymek

türbanlı olup bacak hatlarını belli edecek mini etek giyen kızlardır. şahsen bacaklarını gösterenini görmedim, genelde külotlu çorap giyip tenlerinin görünmediğini savunarak içlerini rahatlatırlar. "iyi de biyerim gözükmüyo kiieee" tarzı cümleler kurarlar. kimi buna cidden inanır, kimi bunun arkasına sığınır. örtünmek insanın içinde olmadıktan sonra, onu gerçekten istemedikten sonra, ne kadar örtünmeye çalışırsan çalış bi yerden fire verir. örneklerini sıkça görüyoruz.

aşk yok artık

(bkz: aşk bitti)

uyanmak

uyanmamak istenen anların en büyük işkencesi. yine sabah.

türbanlı türbansız ayrımı

günün her anında olandır, yaşayan biri olarak konuşuyorum.
türbanlı türbansız diye ayrılmak yetmez, bir de sırf türbanlı olduğun için - gerçi bu türban lafından da hoşlanmıyorum benm gözümle başörtüsüdür, başımı örterim- laf yersin, insan dışı birşeymiş muamelesi görürsün.
binersin otobüse. tam karşında oturan 60 yaşlarındaki sarı saçlı o klasik teyze bana uzun uzun bakar, bakar, bakaar.. en sonunda benim de duyacağım yüksek bir sesle "daha fazla dayanamıycam, en iyisi başka bi yere oturayım ben" der ve kalkıp başka bir yere oturur, tahammül sınırı budur. bense orda mors olurum. aynen böyle ayrılırsın işte türbanlı türbansız diye.

kafasına 1 kilo jöle süren genç

o bir kilodan sebep kafası ağırlık yapmaz hatta anca normal kafa ağırlığına ulaşır. yorum yok.

sözlükteki bayan yazarların iyi yazamaması

iyi yazmak kötü yazmak diye ayıramayız bence ama kabak gibi sırıtan kızların değil erkeklerin yazdıklarıdır aslında. beyni vücudunun alt yarısında olup da kendini belli edenler erkekler maalesef, iyi yazmak bu mu ki?

gerçek aşkı bulamamak

aramakla bulunmaz aşk, o seni arar ve bulur. onun için aşkı bulamamak diye birşey yoktur, aşkın seni bulamaması diye birşey vardır. o zaman ne yapmıyoruz? * "saklanmıyoruz". elma desin aşk, biz de çıkalım. misler gibi.

ne desen de geri dönmeyen sevgili

sevgili olarak anılmaması gereken kişidir. sevgili olsa bırak bişeyler dediğinde dönmeyi, kovsan bile gitmez.

türbanlı

görüntü kirliliği değillerdir. "kirlilik" lafını haketmeyecek derecede insanlardır. bakın "in-san" heceledim. bişey ifade etti mi?